- varmamak
- v. (neg. form of varmak) approach, arrive, arrive at, attain, come at, come to, get, get at, get to, go into, hit, make, reach
Turkish-English dictionary. 2013.
Turkish-English dictionary. 2013.
dili varmak (veya varmamak) — bir sözü söylemeye gönlü razı olmak (veya olmamak) Süleyman Kâhyaya söylemeye kimsenin dili varmıyor, gücü yetmiyordu. Y. Kemal … Çağatay Osmanlı Sözlük
gönlü varmamak — istek duymamak, istememek, çekinmek Birkaç gece evvel gelip de bir şey soracaktım, rahatsız etmeye gönlüm varmadı. P. Safa … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağzı varmamak — söylemeye, açıklamaya gönlü elvermemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
eli aza varmamak — bir şeyi çok alma veya verme alışkanlığında olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
eli varmamak (veya gitmemek) — bir işi yapmaya gönlü razı olmamak Temiz yere kolay çöp atamazsınız. Eliniz varmaz. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağız — 1. is. Yeni doğurmuş memelilerin ilk sütü 2. is., ğzı, anat. 1) Yüzde, avurtlarla iki çene arasında, ses çıkarmaya, soluk alıp vermeye ve besinleri içine almaya yarayan boşluk 2) Bu boşluğun dudakları çevrelediği bölümü Küçük bir ağız. 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
el — 1. is., anat. 1) Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümü El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk. Z. O. Saba 2) Sahiplik, mülkiyet Elden çıkarmak. Elimdeki bütün parayı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
gönül — is., nlü 1) Sevgi, istek, düşünüş, anma, hatır vb. kalpte oluşan duyguların kaynağı Gönüllerin birbirine kaynaştığı o günler millî bayramlarımızdan biriydi. O. S. Orhon 2) mec. İstek, arzu Okumaya gönlün var mı? Birleşik Sözler gönül avcısı gönül … Çağatay Osmanlı Sözlük
gözü kapalı olmak — çevresinde olup bitenin farkına varmamak, ilgisiz kalmak Ali Rıza Bey, pek gözü kapalı bir adam değildi. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük